top of page
Yazarın fotoğrafıSibel Kavunoğlu

Onay Aramanın Tuzağı: Koşulsuz Desteğin Dinamiklerini Anlamak


İlişkilerimizde -ister anne, ister arkadaş, sevgili veya patron olsun- önemsediğimiz kişileri memnun etme konusunda yaygın bir dürtü vardır. Zamanımızı, enerjimizi ve kaynaklarımızı onları mutlu etmeye harcarız, ancak çoğu zaman çabalarımız yetersiz kalır. Bu, hayal kırıklığına, düş kırıklığına ve yetersizlik hissine yol açabilir. Gerçek şu ki, ne kadar çok verirsek verelim, bazı insanlar asla tatmin olmayabilir.

 

Anlamanız gereken ilk şey, memnun etmeye çalıştığımız kişilerin genellikle duygusal veya psikolojik bağımlılıklardan kaynaklanan kendi sorunlarıyla uğraşıyor olabileceğidir. Bu bağımlılıklar, sürekli bir onaylanma, ilgi veya kontrol ihtiyacı olarak ortaya çıkabilir. Her şeyinizi verdiğinizde, bu desteğinizin takdir edilmediği anlamına gelmez; onların altta yatan ihtiyaçlarının asla dış kaynaklar tarafından gerçekten karşılanamayacağı anlamına gelir. Daha fazlasını isterler -daha fazla ilgi, daha fazla güvence, daha fazla sevgi- ama yine de sürekli olarak tatminsiz kalırlar.

 

Bu Denklemin sizin tarafınızda, sorun genellikle öz değerinizi nasıl ölçtüğünüzde yatar. Değerinizi başkalarının tepkilerine göre ölçerseniz, kendinizi hayal kırıklığına hazırlarsınız. Bu öz yargılama sadece size karşı adil olmakla kalmaz, aynı zamanda bir bağımlılık döngüsünü de sürdürebilir. Mutluluğunuzun etrafınızdakilerin onayına bağlı olduğuna inanmaya başlarsınız ki bu da içinde bulunulması zor bir durumdur.

 

Birine yardım ettiğinizde, mutluluğunun nihayetinde onun sorumluluğu olduğunu kabul etmek önemlidir. Niyetleriniz saf olabilir, ancak duygusal durumları yalnızca sizin eylemlerinizden değil, kendi iç mücadelelerinden etkilenir. Onların hoşnutsuzluğundan siz sorumlu değilsiniz.

 

Derinlerde, çoğumuz onay isteyen bir enerjiye sahibiz. Bunlar, yıllar içinde oluşan köklü inançlardan ve kalıplardan kaynaklanır. Doğrulanma arayışı o kadar incelikli olabilir ki, tükendiğimizi veya tatmin olmadığımızı hissedene kadar bunu yaptığımızı fark etmeyebiliriz. İşte bu noktada öz değer duygunuzu başkalarının tepkilerinden ayırmanız çok önemli hale gelir.

 

İster bilinçli ister bilinçsiz olsun, onay beklemek önemli bir hatadır. Sizi mutluluğunuzun çoğunlukla sizin kontrolünüzün dışında olan başka birinin duygularına bağlı olduğu bir konuma sokar.

 

Bu döngüden kurtulmak öz farkındalıkla başlar. İlişkilerinizdeki kalıpları fark edin ve motivasyonlarınızı değerlendirmek için bir adım geri çekilin. Kendinize şunu sorun: - Kendim hakkında iyi hissetmek için onların onayını mı arıyorum?

- Reddedilme veya terk edilme korkusuyla onları memnun etmeye mi çalışıyorum?

- Onların memnuniyetsizliği benim öz saygımı nasıl etkiliyor?

 

Başkalarından onay beklemek yerine, kendi değer duygunuzu beslemeye odaklanın. Başkalarını destekleme ve onlara yardım etme çabalarınızın, tepkilerinden bağımsız olarak kendi başlarına değerli olduğu fikrini benimseyin.

 

Sonuç olarak, mutluluğunuz başkalarının duygularına bağlı olmamalıdır. Onların neşesinin onların sorumluluğu olduğunu anladığınızda, memnun etme konusunda sürekli baskıdan kurtulabilirsiniz.

 

Unutmayın, önemli olan sizin sağladığınız şeyden mutlu olup olmadıkları değil; sizin eylemlerinizin arkasında dürüstlük ve öz şefkatle durup duramayacağınızdır.

 

Bakış açınızı değiştirerek, ilişkilerinizin dinamiklerini dönüştürebilir ve daha sağlıklı bir benlik duygusu geliştirebilirsiniz. Elinizden geleni verebilirsiniz, ancak onların mutluluğu -ya da mutluluk eksikliği- sizin değerinizin bir yansıması değildir.

 

Her Daim Sevgi ve ışıkla

Sibel Kavunoğlu

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page